Küreyi arzın ve kainatın yegane Malik’i ve Kadir’i mutlak olan Yüce Allah’u Azimüşşan olduğu için, her müminde buna « amenna ve saddakna » diyerek imanını tasdik etmiş olur. Bu imanın gereği olarakta, mülkün sahibinin emri dışında kuru yaprağın bile dalında düşmeyeceğine iman ederler…
Yaklaşık üç haftadır ülkemizin güneyinde 5 tane büyük deprem ve binlerce şiddetli artçıları, adeta dur durak bilmedi…
Bakınız, üst üste yaşadığımız bunca felaketin hem sebebi ve hem de bir müsebbibi var. Sebebi tövbesizliğimiz, müsebbibi ise; fütursuzca işlediğimiz tüm günahlar ve birde bir birimize ettiğimiz zulümdür, adaletsizliklerimizdir. Yaşamımızın bir diğer eksik yanı da, eğitimsizliğimiz ve bilinçsizce yaşamamızdır. Tabi ki buna da yaşamak denirse. Çünkü bu cehalet çemberindeki yaşama da özgürlük ve demokrasi diyoruz…
Hatta ne gariptir ki kendi kendimizi kandırmaktan bir tık öteye dahi gidemiyoruz. Çünkü bu gidiş, Allah’ın mülkünde kadiri mutlak olan Yüce Allah’a isyan ve savaş açmak demektir. Oysa ki bir mümin, Cenabı Allah’ın mülkünde adil bir şekilde azmadan ve imtihanda olduğunu unutmadan Rabbine şükrederek yaşarsa, bunca gazaba da müstahak olmamış olur…
Bakınız, imanımızın gereği olarak dini vecibelerimizi yerine getirdiğimizde, yine de bir takım sıkıntıları elbetteki yaşayacağız. Çünkü bu dünyaya bir geliş sebebimiz var, oda bu dünyadaki kulluk sınavımızdır. O zaman bizlere musibetler isabet ettiğinde, çilemiz ahiret hayatımıza kefaret, ölümü ise şehadettir. Çünkü bu tarz musibetlerin daima bir yanı rahmet, bir diğer yanı da gazaptır…
O gazaba ve rahmetin iman penceresinden bakacak olursak, imanımızın ne kadar kamil, derecemizin de bir o kadar ali olduğunu görmüş olacağız. Binan aleyh, bütün evliya enbiya ve ermişlerin hepsinin bu dünyanın çilegahından geçtiğini görmedik mi ? Örneğin, Eyyub Peygamber, İbrahim Peygamber, Yusuf Peygamber ve Efendimiz Aleyhi Selatu Vesselam az mı çile çektiler? Çünkü bu dünyanın boş ve ebedi bir alemin olduğuna iman etmişlerdi…
Aslında bu sınav tıpkı Hızır (Aleyhi Selam) ile (Musa Aleyhi Selam’ın) yolculuğuna benzer. Bazen şer bildiklerimiz hayr, hayr bildiklerimiz de şer olur. Ancak, bir tek gaybı bilen Yüce Allah’tır. Onun için kimse Allah’ın mülkünde ne densizlik yapsın ne de öyle boş beleş yere ahkam kessin. Ne o öyle her kafadan ayrı bir ses, her ağızdan ayrı bir küfür cümbüşü lağım gibi akıyor. Yok bu depremi Amerikalılar yapmış mış, yok şu olmuş, yok bu olmuş. Yahu bırakın şu boş muhabbetleri, Allah’a dönün, tövbe istiğfar edin ve hatta birbirimiz için öyle bir dua edelim de dualarımıza Rahmanı Rahim olan Yüce Allah’ta, rahmeti ile cümlemize merhamet etsin. Aksi halde halimiz duman olur…
Bakınız, eğer tövbe istiğfar etmez isek ve günah çirkefine battığımız sürece, ne yeryüzü yerinde durur, ne de gazap üstüne olan gazaplardan kurtulmuş oluruz. Daha dün gibi hatırladığım ve sürekli kulağımda çınlayan Suriyeli o çocuğun sesi var. Hani demişti ya “Ben Sizi Allah’a Şikayet Edeceğim”. Dediğini siz de hatırladınız mı? Ah be çocuk, sen ne dedin de taş üstünde taş durmadığı gibi, felaketlerin ardı arkası da kesilmiyor. Ve daha bunun gibi nice günahların eşiğindeyiz. Bu felaketlerin geleceği, yaptığımız ve halende günah işlemekten sakınmadığımız gibi, birde ısrarcı bir tavırla adaletsizlikte ve zulümde sınır tanımıyoruz…
Çünkü bunca rezalete, kepazeliğe, hayasızlığa ve arsızlığa rağmen, halen de tövbe kapısına yönelmiyoruz. Şayet hüsnü niyet ile tövbe ile Rahman-ı Rahim’in merhametine sığınacak olursak, inanın ki yeryüzü dahi yerinde sakin duracaktır. Çünkü Yüce Allah buyurdu ki; ’emrim olmadan, kuru yaprak dahi dalından toprağa düşmeyecektir.’ O zaman Amerika da kimmiş ki depremi yapacak ? Şayet Amerika çok kendini geliştirmişse buyursun depremin ne zaman olacağını da söylesin. Söyleyemez, çünkü gaybı bilen Allah’tır…
Bakın efendiler, bu tarz safsatalara itibar etmeyin. Zira bu tarz yalanların bir kuşkusu dahi, imanımıza zarar vermiş olur. Onun için yapılarımızı ve ticaretimizi yaparken çok sağlam ve dürüst yapmamız gerekir. Hatta birbirimize öyle merhametli ve saygılı olmalıyız ki, birbirimizin ayıplarını dahi gördüğümüzde, adeta saklamakta gece gibi olmalıyız. Birbirimize karşı o kadar hüsnü niyette olmalıyız ki, her şeyden önce yaratılanı, Yaratandan ötürü sevmeliyiz.Cenab-ı Allah’ta bizlere rahmeti ile mağfiret etsin…
Bakın efendiler, bu dünya kimseye mülk değildir. Bir tek Baki olan Allah’tır. Onun için şu üç günlük dünyada o kadar bir birimizi yemenin anlamı yok. Neden üç gün, çünkü dün yok, yarının da garantisi yok, o zaman bir tek geriye yaşadığımız an kalıyor. Onun için yaşadığımız anın kıymetini bilelim. Ölüm var Müslüman ölüm var! Yaşadığımız her anın bir de hesabı var. Hem de mahkemenin hakimi kendisi şahit, onun için birbirimize zulmederken, eziyet verirken ve karşımızdaki her kim olursa olsun, bir kere daha düşünelim!
İla ahiri kelamımızın son hulasasında şu dua ile makaleme son vereceğim. Cenab-ı Allah, cümle ümmeti şeytanın şerrinden, insanların kin ve nefretinden ve cinlerin musallatından Settar ismi hürmetine muhafaza eylesin. Rabbim, deprem felaketinden ve cümle afetlerden vefat eden bütün din kardeşlerimize gani gani rahmet eylesin. Ruhları şad, mekanları cennet ve dereceleri ali eylesin. Allah, cümlemizin yar ve yardımcısı olsun. Selam ve dua ile huzur içinde kalın selametle????????????
“SAYGILARIMLA WESSSELAM”
Abdullah Taskin / AVRUPAPRESS