28 Kasım 2023 Salı
Batı-Mat Brüksel
AVRUPADA YAŞAYAN TÜRKLER SINIR DIŞIMI EDİLECEK?
EĞİTİM ANLAYIŞINDAKİ EKSİKLİKLER VE OLMASI GEREKENLER
SAĞLIKLI BESLENMEDE YAPILAN HATALAR
10 OCAK ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ KUTLU OLSUN
ANKARA BODRUM’A EĞRİ BAKIYOR...
Önümüzdeki yıl Belçika’ya Türk göçünün 60. yıldönümünü anacağız. 1964 sonbaharında Brüksel ve Gent’e ilk Türk işçiler geldi. İlk Türk erkekleri şehrimizdeki tekstil fabrikalarında çalışmak üzere Gent’e geldiler. Daha sonra, yüzlerce ve binlerce Türk işçi aileleri Gent’in yolunu tuttu.
Son yıllarda adını sıkça duymaya başladığımız tedavi yöntemlerinden PRP, özellikle eklem rahatsızlıklarında ameliyata alternatif oluşturuyor. Kişinin kendi kanından elde edilen onarıcı hücrelerin kullanıldığı bu tedavi yöntemi hakkında en çok merak edilen soruları Ortopedi ve Travmatoloji Hekimi Opr. Dr. Evren Fehmi Atay yanıtlıyor…
***
1. PRP nedir?
PRP’nin açılımı Plateletten Rich Plazma’dır. Bunu daha anlaşılır bir şekilde ifade etmek gerekirse kanın içinde tamirci hücreler bulunur. Bu hücreler bir nevi kol kola girerek vücudun kanama olan bölgesindeki kanamayı durdurur ve hasarı tedavi etmeye çalışır. Aynı zamanda vücutta kapattıkları hasarlı dokunun da şeklini alırlar.
2. PRP nasıl kullanılır?
Bu kan hücreleri vücudun kendi kendini tedavi etme sürecinin önemli yapı taşlarından biridir. Bu tedavi yönteminde hastanın kendi vücudundan alınan kan hücreleri hasarlı bölgeye doğrudan enjekte edilir. Böylece tedavi nokta atışıyla doğru bölgeye uygulanabilir ve kısa sürede tedavi tamamlanır.
3. PRP bir ilaç mıdır?
PRP tedavisinde hastaya bir ilaç vermek yerine direkt olarak hastanın kendisinden kan alınır ve içindeki trombositli sıvı kısmı ayıklanarak hasarlı dokuya enjekte edilir. Bu yöntemi tedaviye ihtiyaç duyan her dokuda kullanılabilse de en çok diz rahatsızlıklarında kullanır.
PRP TEDAVİSİNİN AVANTAJLARI
4. PRP vücudun tamamı için etkili bir tedavi midir?
PRP mantıken vücudun her noktası için uygun olsa da her bölgede aynı sonucu alamıyoruz. Kendi hastalarımdan yola çıkacak olursam en etkili sonucu diz problemlerinde, ayak bileğindeki kıkırdak hasarlarında ve kimi durumlarda kalça ameliyatına alternatif olarak kullanabiliyoruz. Bu alanlardaki PRP kullanımı, tendonlardaki kullanımlara kıyasla daha etkili bir sonuç ortaya koyuyor.
5. PRP ameliyata alternatif bir yöntem midir?
Kimi zaman ameliyata gitmeden PRP ile tedaviler gerçekleştirilse de menisküsü tamamen yırtılmış bir dizi PRP ile onarmak mümkün değildir. Veyahut dördüncü evredeki bir diz kireçlenmesini de PRP ile tedavi edemeyiz. Ancak çok yaşlı ve farklı rahatsızlıkları bulunan hastalarda, yani hastamızın ameliyatı çok riskliyse, hastayı bir nebze daha rahatlatmak için ameliyat yerine PRP tedavisi uygulanabilir.
6. PRP ile Kök Hücre Tedavisi farklı yöntemler midir?
Kök hücre tedavisini evi baştan aşağı değiştiren mimarlık programları gibi düşünebilirsiniz. PRP ise belli bir hasar için eve tamirci çağırmakla eşdeğerdir. Ayrıca PRP steril koşulların sağlandığı bir muayenede yapılabilirken kök hücre tedavisinin ameliyethanede yapılmasını öneriyorum. Sonuç olarak kök hücre tedavisi PRP’ye kıyasla biraz daha avantajlıdır. Nitekim kök hücrelerimiz vücudu çok daha iyi tanıyor. Bu arada belirtmekte fayda var ki kök hücre tedavisi de günden güne gelişiyor. İlerleyen dönemlerde daha da etkili sonuçlar almak mümkün olacak gibi görünüyor
7. PRP’nin yan etkisi var mıdır?
Genel sterilite koşullarına uyulduğu takdirde yan etkisi yok denecek kadar azdır. Ancak tedaviden sonra ilk 1-2 gün yangı ve nahoş bir his oluşabilir. Ortalama 6 hafta içerisinde vücuttaki tamir süreci tamamlanır.
Pelin Pr / AVRUPAPRESS
Bekir Aydın Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Fransa ve Belçika’da yüksek lisans eğitim görmüş. Belçika’da Avrupa Birliği ülkelerinin önemli yöneticilerinin mezun olduğu bir okul olan Avrupa Koleji’nde ikinci yüksek lisansını tamamlamış. İlk tezini ticaret hukuku alanında uluslararası şirket birleşmeleri üzerine, ikinci tezini ise yenilenebilir enerji yakıtlarının dünya ticaret örgütü ile uyumu konusunda hazırlamış. İş hayatında aktif birçok görev almış.
Bekir Aydın ile Yunus Emre Enstitüsü’ndeki çalışmaları ve hedefleri hakkında görüştük.
Başka projeleriniz olacak mı?
Bilgin Ozcifci / AVRUPAPRESS
Kış iyiden iyiye kendini hissettiriyor. Hiç lafı uzatmaya gerek yok; kombileri açacağız! Kimimiz “kökleyecek” kimimiz daha kalın giyinip battaniye altına girip kısık açacak… Ancak ne olursa olsun tasarruf oldukça önemli. Bununla birlikte tasarruf sadece gelecek faturayla alakalı bir konu da değil. Tasarruf, kaynakların efektik kullanımıyla da yapılabilir. Yani doğalgaz kullanırken gereken bakımları yaptırmak, ev içinde küçük değişiklikler yapmak bile tasarruf sağlayabilir.
Bu noktada topu uzmanlara atmak faydalı olacaktır. Biz de doğalgaz kullanımının ipuçlarını, tasarruf yollarını ve yapılabilecekleri uzmanlara sorduk.
sorularımızı yanıtladı.
Bildiğiniz üzere söz konusu doğalgaz tasarrufu olduğunda her kış akıllara “Kombiyi hep açık mı tutmalıyız yoksa birkaç saatliğine mi çalıştırmalıyız?” sorusu gelmekte. Hangi senaryonun daha ideal olduğu konusunda çok net bir şekilde, “Kış aylarında evde olunmadığında kombiyi kapatmak, eve gelindiğinde kombiyi açmak yanlıştır” diyor.
Tasarruf düşüncesiyle başvurulan bu yöntemin aksine yakıt tüketimini artırdığına dikkat çeken Coşkun “Kombiyi kısık bir ayarda sürekli çalıştırmanız, ihtiyaç duyulması halinde de dereceyi yükseltmeniz yakıt tasarrufu açısından önemli” ifadelerini kullanıyor. Peki neden? Açıklaması aslında basit. Coşkun şöyle diyor:
“Gece kombi kapatıldığında mekânın taban, tavan ve duvarları sabaha kadar soğur. Sabah mekânın ısıtılması için kombinin derecesi gereğinden fazla artırılır ve kombi daha fazla yakıt tüketir. Böylece gece yapıldığı sanılan tasarruf boşa gidebilir.”
Coşkun ayrıca “Kombiler kullandığı gazın büyük kısmını ilk başlangıçta tüketir dolayısı ile düşük sıcaklıkta sürekli olarak kullanılan kombiler daha az yakıt tüketir” yorumunda da bulunuyor.
Ezgi Kılıç ise konuya başka bir noktadan yaklaşıyor. “Teknik verilere göre mahal sıcaklıklarının normal koşullarda 20–22°C olması gerekmektedir. Bu aralık, insanların kendilerini ısıl anlamda konforlu ve rahat hissettikleri sıcaklık aralığıdır” diyen Kılıç, sıcaklığın her 1 derece artmasında yakıt tüketiminin yüzde 7 ila 10 arttığını ifade ediyor ve “Dış hava sıcaklığına bağlı olarak ısıtma cihazlarımızı düşük sıcaklıkta sürekli yakmak kesintili yakmaktan daha ekonomik” şeklinde konuşuyor.
İki isim de genel olarak “kombiyi köklemek” yerine düşük sıcaklıkta sürekli açık tutmanın daha ekonomik olduğunda hemfikir. Bu çerçevede Coşkun kombilere dair kritik bir püf noktası paylaşıyor ve “Isıtma için, yaşanılan mahal büyüklüğüne uygun yoğuşmalı kombi seçebilirsiniz. Yoğuşmalı kombilerin en verimli çalışma sıcaklık dereceleri 30-50 derece sıcaklıklarda elde edilir” diyor.
Peki evimizi harcadığımızın karşılığını maksimum alarak ısıtabilmemiz için hangi faktörlere dikkat etmemiz gerek? Kılıç yalıtıma vurgu yapıyor. “Binaların yalıtılmasıyla yüzde 25’ten yüzde 50’ye varan oranlarda yakıt tasarrufu sağlanır” diyen Kılıç kritik önlemleri şöyle sıralıyor:
Tüm bu maddelere ek olarak Kılıç oldukça çarpıcı bir detaya daha dikkat çekiyor. O detay evlerin “ışık” alması:
Kış aylarında, gündüzleri güneş ışığını doğrudan alan camları daha iyi ışık alacak şekilde temizleyiniz. Güney, doğu, güneydoğu ve güneybatıya bakan pencerelerin perdelerini açık tutun. Kuzeye bakan pencerelerin perdelerini ise kapalı tutun.
Bunun yanında evde yapılacak başka küçük düzenlemeler ise şu şekilde:
İşin bir de kombi ve petek bakımı boyutu var. Coşkun, “Kombi gibi yakıcı cihazların yıllık periyodik bakımlarının kış mevsimine girmeden yetkili servis tarafından yapılması cihaz verimliliğini artırır ve yakıt tasarrufu sağlar. Ayrıca kombinizin verimli çalışması için su basınç ayarının ‘1.5-2 bar’ arasında olmasına dikkat edilmeli” diyor ve petek bakımı açısından da “Petek temizliğinin iki yılda bir yapılması gerekiyor. Bu sayede ısı kaybının yüzde 30 önüne geçilebilir, enerjide ise yüzde 20 tasarruf sağlanabilir” vurgusunu yapıyor
Aynı zamanda peteklerde termostatik vana kullanmak ya da şartların elverdiği koşullarda akıllı oda termostatı kullanmak oldukça faydalı olabilir.
Şunu da mutlaka vurgulamak gerekiyor ki boşa kullanılan ya da faydalanamayan her bir metreküp gaz aslında sınırlı kaynakların yanlış kullanımı da demek.
Ezgi Kılıç bu konuya ilişkin yaptığı yorumda “Dünya çapında tahmini doğalgaz rezervlerinin henüz yüzde 14-15 düzeyindeki bir kısmı işletilebilmekte. İşletilen bu kısmın da dünya tüketimine 70 yıl yeteceği hesaplanmakta” ifadelerini kullanıyor.
Coşkun ise konutlardaki kullanıma dikkat çekerek, “Ülkemizde harcanan toplam enerjinin yaklaşık yüzde 40’ı konutlarda, konutlarda tüketilen enerjinin ise yaklaşık yüzde 70’i kış aylarında ısıtma ile gerçekleşiyor. Konutlarda ısı ve enerji tasarrufu sağlamak bu nedenle büyük önem taşıyor” diyor.
Bilgin Ozciftci / AVRUPAPRESS
Yazın sonu sonbaharın başı evde kış hazırlıklarının başladığı zamanlardır. Kış için yiyecek hazırlarken akla ilk gelenlerden biri ise “konserveler” oluyor.
Ve tam da bu dönemlerde, hatta bu konservelerin tüketildiği kış aylarında medyada “evde yapılan konservelerden kaynaklanan zehirlenme ve ölüm” haberleri yer almaya başlıyor. Yapılan pek çok bilgilendirmeye ve habere rağmen maalesef evde konserve yapımından pek vazgeçilmiyor.
NEDİR KONSERVEYİ BU KADAR TEHLİKELİ YAPAN?
Konserveyi tehlikeli yapan, gözle göremediğimiz patojen bir bakteri…
Clostiridium Botulinum denilen bir bakteri ve onun ürettiği “Botulinum Toksini” ve sonucunda insanlarda görülen “Botulizm” vakaları ev yapımı konserve zehirlenmelerinin nedeni.
Bu ve birçok bakteri, sebze ve meyvede doğal olarak bulunur. Yüksek sıcaklık, birçok bakteriyi yoketmektedir. Konserve etme işlemi de, “yüksek sıcaklıkla gıdayı muhafaza etme yöntemleri” nden biridir.
Evde yapılan konservede en büyük risk, doğru ve etkin sıcaklık uygulanamayışıdır. Evde konserve yapmak hem riskli hem de günümüzde maliyeti düşük olmayan bir uygulama. Bu anlamda yapılacak en doğru hareket, güvenilir bir markanın, kontrollü şartlarda üretilen konservesini tercih etmek olacaktır. Ancak illaki de yapacağım diyenler var, o zaman en azından aşağıdaki bilgilere dikkat edilmesi önemli bir tedbir olacaktır.
EVDE KONSERVE YAPMAKTAN VAZGEÇMEM DİYENLERE BİR KAÇ KÜÇÜK NOT
– Evde yapacaksanız asitliği yüksek(pH düşük) sebzeleri tercih edin, örneğin domates veya sirke, limon tuzu gibi ürünlerle konservenizi asit hale getirin.
– Bezelye, fasulye, patlıcan hiç uğraşmayın illa saklayacaksanız kurutma ya da dondurma işlemi daha doğru olacaktır.
– Sebze/meyve temiz, sağlam olmalı. Küflü ya da çürük olanlar asla kullanılmamalı.
– Ortam ve malzeme temizliğini asla atlanmaması gereken bir detay.
– Cam kavanozlar tercih edilmeli. Kavanozlar birkaç kez kullanılabilir ama kapaklar muhakkak ilk kez ve tek kez kullanılmalı.
– Kavanozlara doldurduğunuz gıdanızı, kapağı sıkıca kapattıktan sonra kaynatmalısınız. Kaynama başladıktan sonra 15 dakikadan az olmayacak şekilde kaynatmalısınız. Bu işlemi yaptıktan sonra ona artık konserve diyebiliriz.
– Mümkünse basıncı ayarlı tencereler kullanılmalı veya en azından düdüklü tencereler.
– Konserveyi ters çevireceksek, sıcakken değil soğuduktan sonra çevirebiliriz.
– Ve en önemlisi tüketim öncesi kapakta şişme varsa asla tüketmiyoruz, çünkü orada bakteri üremiştir.
Evde ürettiğimiz her gıdanın her zaman güvenilir olduğunu düşünmek büyük bir hata olabilir. Sağlıklı yaşam için güvenilir gıda tüketimi tartışılmaz bir gerçektir.
Gıda Mühendisi
Catering İşletmecisi ve Kalite Yöneticisi
Aydan DALBASTI / AVRUPAPRESS