Özgür Suriye Ordusunun zaferine vesile olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin desteği ile bugün Suriye halkı özgürlüğüne kavuştu. Yıllardır kendi halkına zulmeden Hafız Esat’ın oğlu Beşer Esat, bugün itibarıyla ülkesinden kaçarak Rusya’ya sığındı. Moskova’ya kaçan Hafız Esad’ın oğlu Beşer Esat, ettiği zulmün akabinde kendisi sığınmacı hale geldi. Esat yönetiminin yerine, Özgür Suriye ordusu yönetime resmen el koydu. Yeni yönetim vatan bütünlüğünü koruyacağına ve muhacir durumuna düşen bütün vatan evlatlarının ülkesine dönmesini duyurarak koruma altına alınacaklarını ilan etti. Bu çağrıya kulak veripte vatan hasreti ile yanıp tutuşan Suriye halkı, ilk solukta kendini vatan topraklarına attı…
Buda demektir ki zulm ile abat olunmuyor. Aç gözlü yamyamların cirit attığı Suriye topraklarını terk etmek zorunda kalan lağım fareleri ve bunları destekleyen şer mihraklı güçler, Suriye toprağını terk etmek zorunda kaldılar. Asıl meselenin Suriye olmadığına şimdi inandınız mı ? Bakın, İsrail’in, İran’ın, Rusya’nın ve bütün şer mihraklarının hevesleri kursaklarında kaldı. Bir kez daha diyoruz Allah Türk devletine ve kıymettar ordusuna zeval vermesin. Rabbim, daima muzafferiyetler nasip etsin…
Demek ki ne imiş, Türk devletinin gözü ne kimsenin toprağında, ne malında ve ne de mülkündedir. Zira bu harekat, namus hükmünde olan hudut sınırımızın güvencesi ve bölünmez bütünlüğünü koruyan vatan topraklarıdır. Demek ne imiş, sınırımıza kadar konuşlanan lağım farelerinin temizlenmesi imiş. Evet siz iç muhalefeti yöneten ey siyasetçiler. Biraz dürüst olup düzgünce muhalefet etmiş olsaydınız, bugün sizde bu güzide sevince ortak olurdunuz. Gerçi sizin günlük siyasetinizin ne derece çirkefçe yürüttüğünüzü gözlemliyorduk ama yine de belki bir umuttur deyip iyi bir siyaset yapmanızı bekliyorduk. Bir gün düzelip hakkı söylerler dedik ama nerede sizde o gayret. Ancak çamur at izi kalsın mantığı ile hep yürüdünüz. Demek devleti yönetmek, herkesin harcı değilmiş…
Türkiye’nin ülke olalı ilk defa yabancı ülkeler tarafında dikkate alındığını görüyoruz. Neden, çünkü hakkıyla devletin yönetildiğini ve güçlü bir ülke haline geldiğini gördüler ondan. Yine de siz muhalefetin dediği gibi, o üç beş makarnacının, patatesçinin ve aç gözlü bir kaç muhalif yanlısı emeklinin yandım, öldüm, bittim diyenlerin lafına bakmayın. Zira onlar, hep senden yiyen arkadaş gibidirler. Ne zaman yeme bitti, o gün küser ve ağlamaya başlarlar. Çünkü öyleleri, İlahı çok olan insanlardır. Onlar, rızıkları Allah’tan geldiğine inanmadıkları için hep açlar, hep ağlarlar. Çünkü rızıklarını kullardan beklerler. Aslında asıl mesele burda birkaç emekli maaşının, asgari ücretin, çalışanların maaşının azlığı veya çokluğu değil, iç muhalefetin bunu abartarak insanların aklını karıştırıp, kuru gürültü çıkartmalarıdır. Bakın, severiz veya sevmeyiz o ayrı bir konu, burda devlet adına yapılan güçlü ve kararlı başarılara koşan hükümetin önünü kesmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Neden, çünkü şer mihrakların ağa babaları öyle istiyor. Bakın İsrail’e, hemen ilk demeçte itirafta bulundu ve dediki Suriye rejiminin düşmesi bizim için iyi olmadı dedi!…
Bakınız, aklımızı başımıza alalım, birbirimize zam illeti ile zulm etmeyelim. Hükümet daha asgari ücretin a’sını tartışırken esnaf kisvetindeki aç gözlü canavarlar İstanbul’da 200 gram ekmeği 12.50 ₺ yaptılar. Daha diğer konulara girmiyorum. Yahu Allah’ın suyuna zammı yapılır diyen muhalif siyaset, bugün suyun fiyatını en üst seviyeye getirdi. Yani bundan da anlaşılıyor ki muhalif siyasetçiler iç siyasette samimi olmadıkları gibi, dış siyasette de samimi değildirler. Çünkü samimi olmuş olsalardı, Halep kalesine asılan Türk bayrağına o kadar tepki göstermezlerdi. Suriyeli muhacirlere ensarlık yaptığımızda bu kadar çamur atmazlardı. Eğer samimi ve dürüst olsalardı ve PKK’nın telaffuz ettikleri sözleri sık sık söylemezlerdi…
Bakın ey açlıktan korkan efendiler, hiç merak etmeyin kimse bu ülkede acından ölmez. Sadece refahından biraz geri kalır hepsi o kadar. Biz neden ölürüz biliyor musunuz? Biz ölsek ölsek ancak vatansızlıktan ve devletsizlikten ölürüz. Zaten bir milletin vatanı, devleti ve bayrağı yoksa, o insanda yok hükmündedir. Onun için yine diyorum. Allah, hiçbir zaman devletimize zeval vermesin. Rabbim Suriyeli kardeşlerimizin Muhacirliğini ve Ensarlığımızı tüm hata ve kusurlarımızla dergâhı izzetin de kabul buyurarak böyle bir sınavla bir daha sınamasın. Bu savaştan dolayı şehid olan tüm ehli iman kardeşlerimizin şehadetlerini mübarek eylesin. Suriye’nin özgürlüğüne kavuşmasını yürekten kurtlar bir daha böyle bir vahşetin yaşanmamasını Yüce Allah’tan niyaz ederim. Unutmayalım ki, komşunun kucağına kor ateş düştüğünde, onun kıvılcımı mutlaka sana da sıçrar. Onun için daima birbirimize iyilikte dua edelim…
İla ahiri kelamımızın hulasasında Yüce Allah cümlemizi ehli iman ve Salih kulların zümresinden eylesin. Allah, cümlemizin yar ve yardımcısı olsun. Selam ve dua ile huzur içinde kalın selametle…
“SAYGILARIMLA VESSELÂM”
Abdullah Taskin / AVRUPAPRESS