12 Milyon Euroluk Hayalet Şirketler: Hasta Bir Sistemin Belirtisi
🏛️ 2025: Aklanma ve Hesap Verme Yılı
2025 yılı, Belçika’da büyük bir yargısal hesaplaşmanın yılı oldu.
Küçük veya büyük onlarca şirket şu anda vergi kaçakçılığı, kara para aklama ve sahtecilik suçlamalarıyla mahkemelerde.
İnşaattan ulaşıma, perakendeden içecek sektörüne kadar her alanda aynı tablo:
Artık hayatta kalmak ile suç işlemek arasındaki çizgi neredeyse görünmez hale geldi.
Bu sabah, Brüksel Ceza Mahkemesi’nde yeni bir dosya daha açıldı:
Bir içecek toptancısı, 12 milyon euroyu sahte şirketler, sahte faturalar ve “kağıt üstü müşteriler” aracılığıyla aklamakla suçlanıyor.
⸻
💶 Belçika Usulü Kara Para Mekanizması
27 hayalet şirket.
29 sanık.
12 kukla yönetici.
Formül klasik: sahte faturalar, sahte teslimatlar, ama gerçek para.
Depodan depoya gittiği iddia edilen içecekler hiç gönderilmemiş.
Ama nakit gerçekten el değiştirmiş.
Ve bu paranın %90’ı “sözde müşterilere” geri dönmüş; onlar da bu parayı kayıt dışı işçilerin maaşlarını ödemek için kullanmış.
Soruşturmacılar buna “kompansasyon yoluyla aklama” diyor.
Ben buna nefessiz kalan bir ekonomiye verilen yasa dışı oksijen diyorum.
⸻
💬 “Kimliğini veriyorsun, gerisini onlar hallediyor”
Bu cümle, davada ifade veren bir “adam kullanıcının” ağzından çıktı.
Kendi yaşamında kaybolmuş, çaresiz insanlar… belgelerde paravan olarak kullanılmış.
Ama bu sistemin asıl kazananları — gerçek beyinler — çoğu zaman mahkemeye bile çıkmıyor.
Ve yine, Türk toplumu bir kez daha savcılığın hedefinde.
Ama asıl soruyu sormak gerekmez mi?
👉 Küçük girişimciler neden hayatta kalmak için yeraltı ekonomisine yönelmek zorunda kalıyor?
⸻
⚖️ Dolandırıcı mı, yoksa Sistemin Kurbanı mı?
“Dolandırıcılık” kelimesinin arkasında çoğu zaman ekonomik bir çığlık gizlidir.
Bir içecek dağıtıcısı, büyük zincirlerle rekabet etmeye çalışırken yüksek vergi, düşük marj ve ağır denetim arasında eziliyorsa —
ve dev şirketler milyar euroluk kârlarını “yasal vergi optimizasyonlarıyla” gizliyorsa,
o zaman kayıt dışı çalışmak suç mu, yoksa yaşama içgüdüsü mü?
Asıl ikiyüzlülük burada:
Hayatta kalanı suçluyoruz,
ama yasal yollarla kaçıranı alkışlıyoruz.
⸻
👨⚖️ Brüksel’in Yeni Başsavcısı: Julien Moinil ve “Sıfır Tolerans” Politikası
Brüksel Adliyesi’nin başında artık yeni bir isim var: Julien Moinil.
Ocak 2025’te yemin ederek göreve başlayan Başsavcı, 16 yıllık tecrübesiyle narkotik, dolandırıcılık ve kara para aklama konularında “sıfır tolerans” politikası yürütüyor.
Yirmi yeni savcı yardımcısı işe alarak sistemi güçlendirmeyi hedefliyor.
Amacı: Brüksel adaletini yeniden yapılandırmak ve güveni geri kazanmak.
Aynı zamanda CTIF (Mali Bilgiler İşleme Hücresi) ile işbirliği yaparak bankalardaki şüpheli işlemleri mercek altına alıyor.
Ama şu soru hâlâ geçerli:
👉 Yalnızca kolluk kuvvetleri bir ekonomiyi düzeltebilir mi?
Dev şirketlerin milyarları kayıtsızca dolaşırken,
küçük esnafın 10.000 eurosu için mahkemeye çıkarılması gerçekten “ekonomik adalet” mi?
⸻
💰 Kara Para mı, Umutsuzluk mu?
Bu dava bir suç dosyası değil — bir toplumsal röntgen.
Nakit, artık hayatta kalmanın son biçimi haline geldi.
Ve devlet, kendi koyduğu kuralların yerel ekonomiyi boğduğunu hâlâ görmek istemiyor.
Evet, 12 milyon euro aklandı.
Ama her yıl yasal yollarla vergi cennetlerine kaçırılan milyarlar ne olacak?
Onlar neden kimsenin gündeminde değil?
⸻
🔎 Kaosun Gerçek Faydalananları Kim?
Küçük esnaf hapse giriyor,
ama sistemin gerçek mimarları — finansçılar, politikacılar, hukukçular — dokunulmaz kalıyor.
Belçika, yaşama mücadelesini cezalandırdığı sürece, bu “hayalet şirketler” yaşamaya devam edecek.
Çünkü bunlar suçun değil, batmakta olan bir ekonominin belirtisi.
Kadir Duran / AVRUPAPRESS