Hukuk Kavramı
Bu araştırma, aynı ana başlıklı ve alt başlığı ‘Hak Kavramı’ olan bir önceki araştırmanın
devamı niteliğindedir.
Bir önceki araştırmada, hak kavramının Türk Dil Kurumunun Güncel Türkçe Sözlük
bölümünde yer alan anlamları, söz konusu anlamların yaşamımızdaki kullanımları ve hak
kavramının hukuki tanımı ele alınarak ilgili kavramın, hukukun temelini oluşturan esaslardan
biri olduğuna dikkat çekildi.
Araştırmanın devamında, hak sahibinin kapsamı, kapsamla ilgili olarak naçizane görüşümüz,
farklı hukuk alanlarına ilişkin ilgili kanunlardan örnek hükümler ve özellikle de hak ihlalleri
sonucunda hakkın iadesinin toplumun menfaati açısından kaçınılmaz bir eylem olduğu
belirtildi. Hak kavramının, toplumu düzenleyen diğer sosyal düzen kuralları açısından da
temel bir kavram olduğuna vurgu yapılırken kul hakkı örneği üzerinde, kısaca duruldu.
Devamında da bir madalyonun iki yüzü gibi olan hak ve yükümlülük kavramlarından
yükümlülüklere ilişkin yine, farklı hukuk alanlarından ve kanunlardan örnek hükümler ortaya
koyuldu. Yaptırımın, bazı durumlarda hak olarak değerlendirilebileceği ile ilgili naçizane
görüşümüz ve gerekçelerimiz belirtilerek husus, örneklerle açıklandı.
Son olarak da hak bilincinin toplumun her alanında içselleştirilmesinin esas olduğu, hukukun
önemli bir oluşumu olan yargı sisteminin temel amacının, sahibine hakkın tam olarak iadesini
sağlama olduğu ve gerekenler yapılmadığında toplumda meydana gelebilecek sorunlar, genel
hatlarıyla ortaya koyularak araştırma sonlandırıldı.
…
Bu çalışmada ise, hukuk kavramına giriş yapılacaktır zira söz konusu kavramı açıklamak, çok
daha fazla çabayı gerektirir. Benzer bir durum, hukukun temelinde yer alan hak kavramı için
de geçerlidir.
Türk Dil Kurumunun Güncel Türkçe Sözlük bölümünde yer alan hukuk kelimesinin anlamları
‘haklar’, ‘ahbaplık, dostluk’, ‘toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen
yasaların bütünü, tüze’, ‘yasaları konu alan bilim’, ‘yasaların ceza ile ilgili olmayıp alacak
verecek vd. davaları ilgilendiren bölümü’ olarak belirtilmiştir. 1
Hukuk kavramı da hak kavramı gibi yaşamda, hatırı sayılır bir sıklıkla kullanılmaktadır.
‘Kendisiyle yirmi yılı aşkın bir hukukumuz var (ahbaplık, dostluk).’, ‘Sağlık hukuku alanının
konu kapsamı oldukça geniştir (yasaları konu alan bilim).’, ‘Hukukumdan vazgeçmem
(haklar).’, ‘Hukukun asıl gayesi, adaleti sağlamaktır (toplumu düzenleyen ve devletin
yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze).’, ‘Hukuk Mahkemesi, özel hukuk kaynaklı
uyuşmazlıklara bakar (yasaların ceza ile ilgili olmayıp alacak verecek vd. davaları
ilgilendiren bölümü).’. Örnekleri çoğaltmak mümkündür bu çalışmalarda hukuk kavramı,
‘ahbaplık, dostluk’ anlamı dışındaki mevcut anlamlarıyla ilgili olarak kullanılacak ve
açıklanacaktır.
Hukuk kavramı, çoğunlukla uyuşmazlık durumlarıyla dolayısıyla yargı sistemiyle eşleştirilir
gerçekte ise hukuk, belki de tasavvur edebileceğimizden çok daha fazlasını içermektedir…
Şöyle ki hukuk, yaşamımızın her alanına sirayet eder ve öngörüsüyle, toplumu çepeçevre
kuşatır dolayısıyla yalnızca yargı erki ile ilgili olmayıp aynı zamanda yürütme ve yasama
erkini, tüm kurum ve kuruluşları, toplumu (herkesi) da yakından ilgilendirir.
Anayasa’mızın 2. maddesinin son ibaresinde Cumhuriyetin nitelikleri açıklanırken, ‘…hukuk
Devleti…’ olma özelliği vurgulanmıştır zira toplumda, gerek kamu düzenini gerekse özel
ilişkiler açısından düzeni – özel hukukta; bazen doğrudan, çoğunlukla da dolaylı açıdan kamu
düzeni söz konusudur – sağlamak için, bahsini ettiğimiz özelliğin varlığı kaçınılmazdır. 2
Hukuk aynı zamanda; toplumun ortak ihtiyaçlarını gidermek amacıyla yasama, yürütme ve
yargı erklerinin de belirlenmiş/ öngörülmüş bir takım eylemlerini ve/ veya durumlarını içeren,
toplumu kuşatan, en geniş ve temel bir kamu hizmetidir zira toplumun, hukuka uygun
faaliyette bulunan geniş anlamda bir devlete ihtiyacı vardır dahası, zorunludur. Söz konusu
hizmette gaye, toplumda düzeni sağlamak ve bunu sürdürmektir.
Toplumda düzeni, büyük ölçüde sağlamak amacıyla yargı faaliyeti görevini, Anayasa’mızın 9.
maddesi Türk Milleti adına, hem bağımsız olan diğer bir deyişle özgürce karar verebilen hem
de bakmakla yükümlü olduğu davalarda taraf tutmayan farklı bir ifadeyle yalnızca adalet ve
hakkaniyeti sağlamaya çalışan, mahkemelere vermiştir. 2 Hukukun en temel iki etik ilkesi
olan bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerinin ihlali toplumdaki mevcut düzeni bozmak için, tek
başına yeterli olacaktır. Farklı bir açıdan ifade edilecek olunursa, bozulmuş olan düzen
yeniden eski haline getirilmek hedefleniyorsa söz konusu ilkelerin, hukukun her alanına
dolayısıyla topluma yansıtılması şarttır. Aslına bakıldığında bahsi edilen ilkeler, aynı
zamanda temel bir hukuk kuralıdır. 3
Yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında, her ne kadar kuvvetler ayrılığı ilkesi hakim olsa
da bu üç erk, birbirinden tamamen kopuk bir şekilde fonksiyon görmemektedir. Örneğin,
yasama ve yürütmenin fonksiyonları da hukuki metinlerde (Anayasa m. 7 ve 8)
düzenlenmiştir gerektiğinde, yargının denetimine tabi olur. Öte yandan yasama faaliyeti, yargı
faaliyetinin gerekçe olarak gösterdiği düzenlemelerin oluşturulması, değiştirilmesi ve
kaldırılmasında önemli rol oynamaktadır. 4 Yürütme erki de topluma hizmet götürürken bunu
görev, yetki ve sorumluluklarına en uygun şekilde yapmalıdır diğer bir ifadeyle, hukuka
uygun faaliyette bulunmalı, ilgili düzenlemeleri eylemlerine dolayısıyla topluma
yansıtmalıdır. Bu açıdan bakıldığında tarafsızlık ve bağımsızlık ilkeleri, yalnızca yargı erkinin
değil aynı zamanda yasama ve yürütme erklerinin faaliyetlerine de yansımalıdır. Bir
düzenleme oluşturulurken veya mecliste bir karar alınırken, bir idari işlem gerçekleştirilirken
ve bir kamu hizmeti sunulurken söz konusu ilkeler, hep göz önünde bulundurulmalı, varlığı
hep hissettirilmelidir. Aksi halde toplumun yasama, yürütme ve yargı erkinden oluşan geniş
anlamdaki Devlet’ten bir beklentisi kalmayacak, belirlenen kurallara da uyulmayacak,
uyuşmazlık durumunda da herkes hakkını, kendi eliyle elde etme yoluna başvuracak,
toplumda büyük bir karmaşa ve şiddet ortamı meydana gelebilecektir.
Sonuç olarak hukuk Devleti anlayışı, daha önce de belirttiğimiz gibi üç erki de çepeçevre
kuşatmıştır, böylelikle keyfilik de önlenecek, hak ihlalleri ortaya çıkmayacak, düzen
bozulmayacak veya bozulmuş olan düzen eski haline getirilecek, toplumda adalet dolayısıyla
huzur hüküm sürecektir. Hukuk Devleti ilkesini sağlama yasama, yürütme ve yargı olarak
ifade ettiğimiz geniş anlamda Devlet’in ve aynı zamanda toplumun sorumluluğundadır zira
her birimin ve herkesin bu konuda yükümlülükleri bulunmaktadır. Şöyle ki Devlet, her ne
kadar hukuka uygun faaliyette bulunsa da bireyler hukuka uygun davranışlarda bulunmadığı
sürece toplumda düzen sağlanamaz. Tersi de doğrudur açık bir ifadeyle, toplumun büyük bir
çoğunluğu, hukuka uygun eylemlerde bulunsa da Devlet’in faaliyetleri hukuka aykırı olduğu
sürece yine mevcut düzen bozulacaktır veya sürdürülemeyecektir, ortak bir niyet ve gaye
olmalıdır. Elbette, Devletin kamu gücünü kullanması sebebiyle hem sürece hem de sonuca
daha fazla etkisi olabilecektir. Unutulmaması gereken önemli bir husus Devlet, gücünü ve
yetkisini toplumdan alır, toplumun menfaati için oluşturulmuştur. Hedefe varmak için, Devlet
ve toplum arasındaki rabıta güçlü olmalıdır. Bu konudaki örnek, öneri ve tespitlerimizi bir
sonraki yazımızda paylaşacağız.
Hak ve hukuk bilincinin tüm toplumda içselleştirilebilmesi için, Devlet ve tüm sivil toplum
örgütleri başta olmak üzere toplumda, acil olarak bir seferberlik başlatılması, farkındalık
oluşturulması ve çeşitli stratejiler geliştirilmesi zorunludur. Davranış değişikliğini sağlama
veya uygun davranış modelinin ortaya konulabilmesi için şüphesiz ki en iyi yöntem, örnek
olmaktır. Gerçekten de uygulayarak farkındalık oluşturmak, en etkili ve ikna gücü yüksek bir
yöntemdir. Bu amaçla; özellikle de konuyla ilgisi olabilecek tüm bilim alanlarından yoğun bir
şekilde destek alınabilir. Çarpıcı olabilecek birkaç örneğimizi, ‘hukuk ve bilim’ içerikli bir
sonraki çalışmamızda ileteceğiz.
…
Yaşamın doğasında var olan ve gelişen hak kavramını hukuk sistemi, toplumda adaleti
dolayısıyla düzeni sağlamak ve sürdürmek amacıyla bir mevzuata bağlamış, belirleyici
kılmıştır. Nomer’in de ifade ettiği gibi, bir kurallar manzumesi 5 olan hukukun
(düzenlemelerin) içinde, hiyerarşik bir yapı söz konusudur. Bu hiyerarşik yapının en üstünde
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve en altında, adsız düzenleyici işlemler dediğimiz genelge,
tebliğ, sirküler, talimat ve yönerge bulunmaktadır. Diğer düzenlemeler ise yukarıdan aşağıya
doğru genel hatlarıyla; temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalar, kanunlar,
içtihatları birleştirme kararları, cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve yönetmeliklerdir. 6
Hiyerarşik her yapının kendine has bir takım özellikleri/ kuralları bulunmaktadır örneğin,
temel hak ve hürriyetlere ilişkin hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak
yaptırımlar, yalnızca kanunla (Anayasa m. 14) düzenlenir. Diğer bir örnek, Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi ile bazı konularda düzenleme yapılamayacağı (Anayasa m. 104) gibi bazı
koşullarda da söz konusu Kararname hükümsüz hale gelebilecektir. Başka çarpıcı bir örnek,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü nedeniyle diğer düzenlemeler,
Anayasa’ya (Anayasa m. 11) aykırı olamaz.
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve hiyerarşik yapıda onun altında yer alan düzenlemeler,
hukuki düzenlemeler olmasının yanı sıra aynı zamanda idari düzenlemelerdir. Özellikle de
İdare Hukuku alanının kapsamı içerisine girer. Görüldüğü üzere hukuk, yalnızca kanunlardan
ibaret değildir. Daha da ötesi, mevzuatın (yazılı kuralların) dışına çıkılmış, örf ve adet hukuku
ibaresi bilgilerimize sunulmuştur. Gerektiğinde hakim, söz konusu hukuka başvurarak
kararını verir, Türk Medeni Kanunu m. 1’de açıkça belirtilmiştir. Yaşamın tam kendisi olan
hukukun, elbette toplumu düzenleyen diğer kurallardan, toplumun kültüründen etkilenmemesi
mümkün değildir. Bu nedenledir ki Türk Borçlar Kanunu m. 49’a dahil olan ahlak kuralı, bir
hukuk kuralına dönüşebilmiştir.
O halde hukuk, yalnızca uyuşmazlık durumlarında/ aşamasında değil kişinin, tam ve sağ
olarak doğduğu (Türk Medeni Kanunu m. 28/ 1) andan itibaren Kanun’un da lafzıyla, sağ
doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak (Türk Medeni Kanunu m. 28/ 2)
yaşamının her aşamasında, ayrıca öldükten sonra da etkisini gösterir. Herkesin ve her birimin
bazı davranışlarını birtakım kurallara bağlayarak sınırlamalar getirir, hukuka aykırı bir
davranışın sonucunda da şartlar da oluşursa önceden belirlenmiş çeşitli yaptırımlara maruz
bırakabilir. Hukukun belirlediği öngörünün topluma yansıması gerekir aksi halde
uyuşmazlıkların ardı arkası kesilmeyecek, yargı erkinin de iş yükü artacaktır. Sadece bununla
da kalmayacak toplumun can güvenliği, mal güvenliği ve mali zarar (devlet hazinesi) başta
olmak üzere bir dizi sorunu da beraberinde getirecektir.
…
Hukuk, bir bilim dalıdır dolayısıyla zamanla mevcut düzenlemeler yeni çalışmalarla, diğer
bilim alanlarındaki gelişmelerle ve yeni farkındalıklarla değişebilir o halde hukuk, dinamiktir.
Peki, değişim öncesi verilen yargı kararları, yasama ve yürütmenin faaliyetleri ilgili taraflar
ve toplum açısından bir haksızlık oluşturur mu? Elbette oluşturmaz zira mevcut hükümler,
yürürlükte kaldığı süre boyunca tarafsızlık ve bağımsızlık ilkeleri doğrultusunda, ilgili
herkese uygulandı. Gerek kamu hukuku gerekse özel hukuk açısından temel bir ilke olan
eşitlik ilkesine (Anayasa m. 10) uyulmuş oldu. 7
Bilimin yalnızca yargı sistemine değil, yasama ve yürütme erklerine dolayısıyla hukukun tüm
alanlarına yansıması zorunludur, kaçınılmazdır zira Türk Medeni Kanunu m.1’in son
bölümünde hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanması
gerektiği ibaresi bulunmaktadır. Hukukun bilimle olan ilişkisine, ‘Hukuk Kavramı 1’ başlığı
altında, bir sonraki çalışmamızda genişçe yer vereceğiz.
KAYNAKÇA
1. ‘Güncel Türkçe Sözlük’, https://sozluk.gov.tr/ (24.06.23).
2. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’, 1982.
3. Kadir Can Özel, ‘Etik ve Etik – Hukuk Arasındaki İlişki’, Türkiye Adalet Akademisi
Dergisi, 9 (33), 2018, s. 685 – 708.
4. ‘Türk Yargı Örgütü ve Medeni Yargı Teşkilatı’,
https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/52227/mod_resource/content/2/2-
Tu%CC%88rk%20Yarg%C4%B1%20O%CC%88rgu%CC%88tu%CC%88%20ve%20Hukuk
%20Yarg%C4%B1s%C4%B1%20.pdf (02.06.2022).
5. Halük N. Nomer, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Gözden Geçirilmiş, Genişletilmiş
Onbeşinci Bası, İstanbul, 2017, s. 1.
6. Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukuku, Bursa, 2018, s. 218.
7. Serap Helvacı, Fulya Erlüle, Medeni Hukuk, İstanbul, 2018, s. 56; Turan Yıldırım ve
Diğerleri, İdare Hukuku, İstanbul, 2018, s. 431, 432.
Dahili Bilimler Hemşireliği,
Cerrahi Bilimler (Acil Bilimleri) Hemşireliği,
İstanbul Medipol Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Sağlık Hukuku Anabilim Dalı, Sağlık Hukuku Doktora Öğrencisi.
Uzm. Hemşire Mehtap Tekin / AVRUPAPRESS
AVRUPA
9 gün önceAVRUPA
01 Aralık 2023AVRUPA
01 Aralık 2023AVRUPA
01 Aralık 2023AVRUPA
01 Aralık 2023AVRUPA
01 Aralık 2023AVRUPA
01 Aralık 2023